Yeni bir ofis

Tarihe notumuzu düşelim. 31 Temmuz itibarı ile Workbench yeni ofisinde çalışmaya başladı.

Yeni ofisimizin birkaç havalı fotoğrafını yukarıda görebilirsiniz. Normalde içerisi o fotoğraflardaki kadar boş değil. Fotoğraf güzel çıksın diye Civan masanın üstünde, yerlerde, koltuklarda ne varsa kadrajdan çıkarttırdı. Havalı fotoğraflar çekilince de kalemlikleri çöp kovalarını filan geri koyduk. 

Madem bu post’u yazmak bana düştü, bu şirketin taşınmalar tarihini de buraya kısaca not düşeyim. Esentepe’den Çağlayan’a, Çağlayan’dan Mısır Apartmanı’na, Mısır’dan da Salıpazarı’na. Esentepe en eskisi. Şirkette Esentepe’de çalışmış kişi sayısı, her ne kadar onlar kabul etmese de pek az. Geçenlerde tam sayıya ulaşmak için Bizkaçkisiyiz.com benzeri bi’ site yaptılar, sonuç dört çıktı. Gözde, Barış, Hakan ve Arzu. Ben Esentepe’ye gitmiş gelmiş olsam da Esentepe ile ilgili çok da malumatım yok. En alt katı idefix paket, en üst katı operasyon ve yönetim alanları idi. Kapı komşusu da TMC yapım idi. 

Esentepe’den sonra Çağlayan Meydanı. Çağlayan denince şimdilerde aklınızda hangi resmin canlanabileceğini tahmin ediyorum. Fakat hayır. O zamanlar Çağlayan Meydanı’nda, şimdilerde taraflı tarafsız tüm otoritelerin mimari açıdan dünyanın en önemli eserleri arasında gösterdikleri estetik harikası adliye binası yoktu. Onun yerine iğrenç bi’ takım yeşillikler ve bi okul vardı. Çağlayan’daki o binada da idefix, itiraf.com ve siberalem beraberce çalıştı. Güzel günlerdi. Şirkette Çağayan’da da çalışmış çok kişi var. Burcu, Serap, Civan, Barış, ben, Gökmen… 

Çağlayan’dan sonra, idefix operasyonu ve diğer operasyonlar coğrafi olarak birbirlerinden ayrıldı. İdefix Hasköy, diğer kısımların tamamı İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı’na taşındı. Mısır Apartmanı da çok güzeldi. Havalı yer tabii. Taksim’in göbeğinde olduğumuz için az artistlik yapmadık eşimize dostumuza. “Akşam kaçta buluşuruz?” sorusuna binlerce kez “Valla kaçta gelirsen o zaman buluşuruz ben Taksim’deyim zaten.” cevabı verildi. Gel gör ki, oraya da sığmaz olduk. Metrekare o kadar yetmez olmuştu ki, işe metrobüsle gelen arkadaşlarımız, akşama doğru “ah bi’ metrobüsüme binsem de rahat rahat evime gitsem” filan demeye başlamışlardı. İşte şimdi, birçok güzel anımızı Mısır’da bırakıp, sevdiğimiz bazı mesai arkadaşlarımızdan da ayrılıp (idefix için çalışmaya devam ediyorlar) geldik Dursun Han’a. 

Yeni ofisimiz çok güzel. Kocaman ve havadar. Tophane ve Fındıklı tramvay istasyonlarının ortası gibi bir yerde. Tophane’ye bir tık daha yakın. Kabataş iskelesinden tam …., Tophane tramvay durağındansa tam … adım tutuyor. Bu adımları sayıp boşlukları doldurmama yardımcı olacak mesai arkadaşıma bu mıntıkanın tartışmasız en güzel restoranı Kırıktabak’ta bir yemek ısmarlayacağım. Gerçekten tartışmasız, çünkü başka restoran yok. İnanır mısınız koca şirket aç kaldık. Öğlen saatlerinde bütün şirket toplu halde çıkıp yemek olan diğer semtlere doğru kavimler göçü yapıyoruz resmen. Güzel havada şirkete sipariş de olmuyor. İnsan şu denizin kenarında içeri tıkılmak istemiyor. Bazen birileri “Oooo ben bir restoran keşfettim sizi yarın götüreceğim.” filan diyor. Çok umutlanıyoruz. Sonra ertesi gün onun bir gün önce açlıktan serap gördüğünü anlıyoruz. Bizi restoran diye götürdüğü yerde hayrat filan çıkıyor. 

Çok uzattım. Sözün özü, biz burada işimize mutlu mesut ve tam gaz başladık.

Ofisteki birinci ayımızı da yarın öbür gün dolduruyoruz.

Workbench Dursun Han’da birinci ayını tamamladığında burada kimler var, onu da bir not düşeyim sonra gidiyorum.

Gözde, Hakan, Burcu, Simge, Ayşegül, Özlem, ben, Civan, Arzu, Ali, Ömer, Eren Dates, Serap, Ayça, Aslı, Roy, Şerif Ali, Barış, Hüseyin, Asena, Gökmen, Afşın, Fatma Abla, Esin, Merve, Hakan G., Erdal, Deniz, Nural, Uğur

Eren

Posted on 28 Ağustos 2012 in Genel

Share the Story

About the Author

Back to Top